3 Ekim 2013 Perşembe

Gézi'den Doğacak Yéñi Ülkü: 90 Kuşağı

Bu, Gézi'den Doğacak Yéñi Ülkü: Giriş yazısınıñ ikincisidir. Üçüncüsü ve dördüncüsü de olacak.

Biraz gérilere gidelim...

Yıl M.Ö. 209.

Bagatur Çanyü (Mete Han), babası Tümen (Teoman) Kağan'a karşı ayaklandı. Bulunduğu konumdan yararlanarak kendine güvenilir bir birlik kurdu. Önce birliğinden her kişiye tek tek kendi hanımını vurdurtmak için buyruk vérdi. Çekinenleri kendisi vurdu. Kalanlara da tek tek eñ sévdiği atını vurmalarını buyurdu. Çekinenleri kendisi vurdu. Soñ kalan çekirdek birlikle babasını hedef gösterdi. Tüm oklar babasına vardı. Çin kaynaklarında Bagatur Çanyü ile kurulan bu boylar birliğiniñ adı Huñnu (Vahşi Köleler) olarak geçer. Birçok kaynakta Xun/Hun adı vérilir. Etnik olarak birçok boydan oluşur. Başındaki Bagatur Çinyü'nüñ etnik kökeni konusunda kesin bilgilerden yoksunuz.

Bilinen ilk askerî darbemiz budur. Nétekim, o dönemde erkekleriñ tümü ya savaşçı ya démirci ya da avcıydı. Bugün bizim Kara Kuvvetleriniñ kuruluş tarihi M.Ö. 209 olarak yazılıdır.

Yıl 552.

Orta Asya'da yayılmış Avar (Türkçe Apar, Çince Juan-juan) Kağanlığı, Altay Dağlarınıñ éteklerinde yaşayan, ya paralı savaşçı ya démirci ya da avcı olarak geçinen, ufak bir boylar birliğinden yardım istemek durumunda kaldı. Boylar birliğiniñ başındaki, Aşina boyundan gelen Bumın Kağan ile İştemi Kağan yardımlarını esirgemediler. Bunuñ karşılığında Bumın Kağan, Avar kağanından kızları arasından bir gelin vérmesini istedi. Avar kağanı, bunu géri çevirmekle kalmayıp, onları "altımızda démircilik yapan köle bir topluluk" diyerek aşağıladı. Bunuñ üzerine boylar, baş kaldırdı. Avar Kağanlığı yıkıldı. Yérine Bumın ve İştemi Kağan tarafından kurulan kağanlığıñ adını Çin kaynakları Tu-kue (miğfer) olarak yazmaktadır. Orkun yazıtlarında Türük Bodun (düzenli boylar) diye geçer.

Bu bilinen ilk halk ayaklanmamızdır. Boylar kendi içinde érkin olmanıñ yanında, baskıcı olmayan bir yönetim altında Karadeñizden Büyük Deñiz'e dék büyük bir birlik (konfederasyon) kurdu. Çinlileriñ oyunları, boylarıñ dağılmasını kolaylaştırsa da Gök Türkler'den gelen bu yönetim añlayışı, kağanlığıñ önemli etnik topluluğu olan Oğuzlar'da kalacak, Selçuklular'da gelişecek, né yazık ki Osmanlılar'da sönümlenecek, ancak soñunda Atatürk döneminde yeşerip Cumhuriyeti getirecekti. İşte 90 kuşağı bu Cumhuriyet'iñ geç de olsa ortaya çıkan ilk ürünü olacaktı.

Yıl 1453.

11 yıllık dağılma ve birleşmelerle geçen Fetret döneminden soñra, İstanbul'da soñ kalan Bizans kalesi de Osmanlı topraklarına katıldı. Baskıcılık arttı. Bizans'ıñ içindeki aydıñlar Avrupa'ya kaçtı. Ötekileştirilen ve sürekli başkaldıran Türkmenler, fermanlarla kılıçtan geçirildi. Esir alınan Türkmen askerleri her durakta 100'erli olarak kamunuñ gözü önünde uruldu. Osmanlı Devleti añlayış değiştirmişti. Selçuklu'dan dağılan boyları toparlamaktan ötesine geçmiş, artık İslâm adına "fetih" gerçekleştirmeye kaymıştı. Türkmenler, Abdallar, Kızılbaşlar karşılarında Osmanlı Devleti'niñ kanatları altına giren birtakım tarikatleri, kimi Yörük boylarını bulmuşlardı. Osmanlı baskıcı olmayı arttırdıkça, ötekileştirilen kesim Aleviliği, Bektaşîliği ve Şiiliği daha çok benimsedi. Savaşı Osmanlı kazandı. Artık Osmanlı, Selçuklularıñ hoşgörü geleneğini, Göktürkleriñ yönetim añlayışını tümüyle yitirmişti. Bu ayrıştırıcı durum, Türkiye Cumhuriyeti'nde de kendini Alevî-Sunnî çatışmasında kendini sürdürecekti.

Yıl 1789.

Avrupa'da tüccarlarıñ kentlerde sağladığı ekonomik olanaklar, bir kentli (burjuva) sınıfı yaratmıştı. Halk ile Aristokrasi arasındaki ekonomik uçurumuñ sonucu, Fransa'da ayaklanan halk, Aristokrasiden bunalmış kentlileriñ baş kaldırmasıyla, Kral ve Kraliçe'yi astı. Yıllarca Fransa'da halkıñ bir tür katılımıyla yönetilen Cumhuriyet yeñiden ve yeñiden ilân édildi, ta ki kararlı bir yapı oluşana dék.

Osmanlı bundan aşırı étkilendi. Osmanlı'da çatlak sesler yükseldi. Ancak Osmanlı Devleti kimi önlemler almıştı. Avrupa'ya göre halk bir bakıma daha özgürdü, daha geçimliydi.

Yıl 1867.

Fransız halk ayaklanmasından soñra, kentlileriñ devlet yönetimini tüccarlarıñ işlerine dayandırması soñucu, işçileriñ ezilmesi ve artı değeriñ belli bir yérde toplanması (bu kéz tüccarlarda), kentlileri bir daha çözüm bulmaya yöneltti. Karl Marx önderliğinde kentli bu kéz yiñe bir ayaklanma başlattı, bu kéz düşünseldi. 19.yy'ıñ soñunda ve 20. yy'da Lenin gibileri halkı arkasına alarak yönetimi işçileriñ eline vérecekti. Ancak geçim sıkıntısı işçi üstünlüğünü bitirecekti. Anapara üstünlüğüne karşı geliştirilen İşçi üstünlüğü, eksik bir çözüm olmuştu. Belki de daha geñiş bir kitleye gerek vardı.

Osmanlı bundan da étkilendi. Komünizm akımları aydıñlar ve subaylar arasında yaygınlaşıyordu. Sürülmeler, idamlar siyâsette de baş gösterdi.

Yıl 1914.

Sanayiyi geliştiren ülkeler arasında paylaşım savaşı patlak vérdi. Osmanlı Devleti toprakları, anaparanıñ hiç girmediği "makine yağı görmemiş" vérimli büyük bir alañdı.

Yıl 1919.

Savaşıñ eñ çok paylaşıma giren coğrafyasınıñ ortasında savaşta yeñilen tarafa dahil olan Anadolu halkı, baş kaldırdı. Atatürk önderliğinde 1923'te Cumhuriyet ilân édildi. Birkaç yıl soñra bir dizi yeñilik ile büyük bir atılım gerçekleşti. Osmanlı'dan iz kalmasın diye çaba harcandı. Devlet değişiyordu, ancak tümüyle değişemedi.

Yıl 1942.

Anaparanıñ érk olduğu ülkeler sömürge avlamaya başladı. Bilimi, savaş için geliştiren ülkeler insanlığıñ eñ utanç vérici savaşını gerçekleştirdi. Savaş istenilen biçimde bitmediği için daha soñrasında Soğuk Savaş olacaktı. Körfez Savaşı çıkacak; Mısır, İsrail, Bosna-Hersek, Afganistan ve birçok Afrika ülkesi karışacaktı. Yiñe de yétmeyecekti.

Genç Cumhuriyet ise, Atatürk'üñ ölmeden önce uyarısı üzerine savaşa girmedi. Ancak bunuñ karşılığını ağır ödeyecekti.

Yıl 1957.

Amerika Türkiye'ye sızdı. Ordu baştan soña değişmeye başladı. NATO, Türk ordusunu da yanına alarak Kore'ye gitti. Menderes Hükümeti, büyük ısrarları soñucu NATO'ya üye oldu. Nétekim, değişen Türk ordusu, NATO ve Amerika'nıñ véreceği birçok görevden ilkini başarıyla tamamlamıştı. Gençler tépki gösterdi.

Yıl 1960.

Gençler sokaklara inmişti. Türk Ordusu, bundan yararlanıp yönetime él koydu. Cunta içindeki Madanoğlu ile Türkeş sürtüşmesinde Türkeş kazandı. Başbakan asıldı. 

O dönemde çocuk olanlar, daha dün gerçekleşmiş İkinci Dünya Savaşını tarih derslerinde okuyordu.

Yıl 1972.

Gençler yiñe sokaklara inmişti, bu kéz birbirine saldırmaya başlamıştı. Türk Ordusu, siyâsete fiilen yön vérdi. Üç genç asıldı. Bu dönemiñ gençleri, iki darbe atlatmıştı. Tüm dünya çalkalanıyordu ve gençler kendi yurtları için bir şeyler yapma peşindeydi ancak silahlı çatışmalar, silahlı éylemler de baş göstermişti. Türk Solu'ndan ayrılan kendisine PKK (Kürdistan İşçi Partisi) diyen bir kesim, ileride bitmek bilmeyen bir kan davasına başlayacaktı.

Yıl 1980.

Gençler yiñe sokaktaydı. Her gün aşağı yukarı yirmi genç ölüyordu. Dışarıdan gelen bir sürü kışkırtıcı, Türk Ordu'sunuñ yönetime él koymasıyla bir ânda sokaklardan çekilivérdi ve gençleriñ ölümü durdu. Üçüncü darbeyi, işkenceleri, sindirmeleri, siyâsî ve diplomatik pislikleri gören bu kuşak; kendi çocukları olunca onları éylemden uzak tutmak istedi. İşlerine güçlerine bakmalarını öğütledi. Herkes ya doktor ya mühendis olmalıydı, siyasete bulaşmamalıydı. 

Bu dönemde çocuk olan 1980+ doğumlular; istikrarsızlıklarla, tehtidlerle, suikastlerle dolu bir dünyada büyüdü. Siyâsete girecek, ülküler peşinde koşacak yürekleri olmadı, uzaktan siyâset yaptılar. Her tartışmalarında ülke kurup ülke yıkarlardı, ancak iş éyleme gelince kimse ortada yoktu. Ana babaları, "oğlum karışma, kızım bulaşma" diyen 1970'i gören kuşaktı. Buna karşın, dağlarda iç ve dış desteklerle silahlanan eşkıyalık yapan PKK terör örgütü, kanlı éylemlere imza atıyordu.

Yıl 1990.

Bu dönemde doğmaya başlayanlar, suikastler, katliamlar olduğunda daha emekleme çağındaydı. Ancak bir yandan Avrupa'nıñ ve Amerika'nıñ barışçıl bilimcileri, kendi arasında iletişimi sağlamak amacıyla buluşlanan Geñel Ağ'ı (internet) kamu kullanımına açtı. Bilgisayarlar, hızlıca gelişme çağına girdi; yakında her evde bir bilgisayar olması olağanlaşacaktı.

Diğer yandan, katliamlar, işkenceler, terör éylemleri, şehitler, suikastler, diri diri yakılan aydıñlar, Devlet içinde tünekleyen kötü niyetli éller, "modern" darbe girişimleri gibi olaylar oluyordu. Bu günleri yaşarken, 1990+ doğumlular ise henüz yatmadan önce süt içiyordu.

Yıl 2002.

Geçim sıkıntıları vardı. Anapara sürekli él değiştiriyordu. Yeşil anapara ile Ulusalcı anapara karşı karşıyaydı. Soñuçta Yeşil anapara kazandı.

Bir yandan yarıda kalan İkinci Dünya savaşınıñ, soğuk savaş dönemlerinde yapılamayan devamına, bu yıllarda yeñiden başlandı. Arap Baharı ortaya çıktı. Kuzey Afrika'nıñ eñ batısından eñ doğusuna, oradan kuzeydeki Suriye'ye yayılması, ardından Rusya'yı arkasına alan Esad'ıñ Tükiyer ile karşısında Amerkia'yı arkasına alan Özgür Suriye Ordusu ve El-Kaide bağlantılı örgütleriñ kapışması; Üçüncü Dünya Savaşınıñ sanki küçük bir deñemesiydi. Türkiye halkı bundan aşırı étkilendi. Hükümet, parti devletini kurmaya çoktan başlamış, Amerika'nıñ diplomatik uygulayıcısı olmaya başlamıştı. Savaş çığırtkanları açık açık çığırıyordu.

Bu dönemde ergenliğini yaşayan 1990+ doğumlular, bir süre oldukça barışçıl bir dünyada yaşadılar. Ana babaları, onları siyasî tartışmalara sokmadı. Ev içinde siyaset sansürlendi. Onlar ise kendilerini geñel ağa vérdi, toplu paylaşım yérliklerinde kişilik oluşturmaya başladı. 1980+ kuşağınıñ interneti IRC üzerinden kimliksiz/adsız olarak kullanmasınıñ tersine, onlar Hi5, Facebook, Twitter gibi yérliklerde kendi adlarıyla sanal dünyada var oldular. Geleceğiñ siyaseti olarak "Gaia" tasarısı ortaya atıldı.

Ailelerinden siyasî yönlendirme görmeyen, apolitik yetiştirilmek istenen, derslerine odaklanıp doktor veya mühendis olsun diye ittirilen, telefondan veya geñel ağdan başını kaldırmayan gençler, kendi duyarlılıklarını ve barışçıl duruşlarını oluşturdu. Nétekim, bulundukları her yérde konutlar yapılıyordu, her yér çok katlı yapılarla dolduruldu. Küçükken top oynadıkları azıcık çimlik alañlar artık hiç yoktu. Doğaya aç kalmış, hormonlu tavuklarla, GDO'larla beslenmeye itilmiş, plastik dışında pék bir şeye dokunamamış bu gençler, uslarında doğaséverliği ayakları yére basar bir biçime soktu. Green Peace gibi örgütler Türkiye'de éylemlerini ve varlıklarını arttırdı.

Yıl 2013.

Taksim'deki Gézi Parkı'nda ağaçlar kesilmek istendi. Buna direnen tümüyle barışçıl olan gösterilere, polisleşmiş ve partileşmiş devlet ilk yumruğunu vurdu. Gérisini ise biliyorsuñuz (bkz: Uluslararası Af Örgütü Gézi Raporu).


 
İşte 90 kuşağınıñ gelişimi...

 

Kaynakça.

[1] Thomas Barfield (1989). The Perilous Frontier. Cambridge, MA: Basil Blackwell.
[2] Nicola Di Cosmo (2002). Ancient China and its Enemies: The Rise of Nomadic Power in East Asian History. Cambridge University Press.

[3] "Bilge Kagan ile Kül Tégin yazıtları": Talat Tekin (2008). Orhon Yazıtları. TDK yayınları.
[4] Kara Kuvvetleri yérliğindeki tarihçe.
[5] "Yusuf Has Hacib'iñ Kutadgu Bilig yapıtı": Reşit Rahmeti Arat (2008). Kutadgu Bilig. Kabalcı yayınları.
[6] Önder Güngör (2000). Gelasius'uñ Kılıçları, Dünden Bugüne Din-Siyaset-İktidar Çatışması. Sarmal yayınları.
[7] "Osmanlı Resmî Tarihi": İsmet Parmaksızoğlu (1992). Hoca Şemseddin Efendi, Tacüt Tevarih. Kültür Bakanlığı yayınları.
[8] Çetin Yetkin (2010). Türkiye'de Askerî Darbeler ve Amerika. Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdaafa-i Hukuk yayınları.
[9] Hakan Yılmaz (2000). Tarih Boyunca İhtilaller ve Darbeler. Timaş yayınları.
[10] Johnny Ryan (2013). The History of the Internet and the Digital Future. Reaktion Books.
[11] John Naughton (2012). From Gutenberg to Zuckerberg: What You Really Need to Know About the Internet. Quercus.
[12] İlber Ortaylı (2012). Türkiye'niñ Yakın Tarihi. Timaş yayınları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder