2 Aralık 2013 Pazartesi

YÖK soñrası yüksek öğretim

Bu yazıda Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) 'nuñ kaldırılması durumunda bilimiñ, araştırmanıñ  ve yüksek öğretimiñ geleceği üzerine okuyucunuñ katılmasını umduğum bir düşüncemi işliyorum. Ana düşüncem, üniversiteleriñ özérk/bağımsız olup, yaptıkları öğrenci alımlarında, sınavlarda, kadro alımlarında, yönetim séçimlerinde, yönetmeliklerde ve uygulamalarda bir éşitsizliğiñ olup olmadığını denetlemek amacıyla bağımsız bir yargı düzeneğiniñ kurulması yönündedir.


Özet olsun diye çizdiğim çizelge.


YÖK, 1982 T.C. Anayasası'nıñ 131. maddesiyle taban bulur, ilgili yasa ise 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'dur. Kenan Evren, Türkiye'deki tüm Üniversiteleri tek bir çatı altında toplamakla, darbe öncesindeki öğretim üyeleriniñ haksızca kadro bulması olayına soñ vermiş olacağını söyleyrek gerçekten içimize su serpmiştir(!) Ancak YÖK kurularak başka bir sorun ortaya çıkmıştır: öğretimiñ, araştırmanıñ niteliğiniñ aşırı düşmesi ile bilimcileriñ yétişmesiniñ güçleşmesi.

Bu büyük bir sorundur çünkü yüksek öğretimiñ amacı da bu durumuñ tersini gerçekleştirmek, ülkeyi bilim yapılabilecek bir yére çevirmek, bilimcileriñ yétişebilmesini sağlamak ma bilim dünyasına olabildiğince katkıda bulunmak değil miydi?

Biraz daha somut gidelim. YÖK'ü istemiyoruz, orası bir gerçek. Ancak şimdili düzeni YÖK'ten arındırırken karşılaşılacak direnciñ yalñızca siyasî érkten gelmeyeceği çok açıktır. YÖK'üñ varlığına ve bu düzene bağlı kalmış birçok kişiniñ olduğunu çok iyi biliyoruz. Kalkıp bir gündoğumunda "Durum böyle olduğu üçün YÖK'ü yok étmek zorunda kalmıştır!" dénildiğinde kendi geleceğiniñ tehlikede olduğunu düşünen birçok öğretim üyesi ve memur, bir direnç oluşturacaktır.

YÖK'üñ eñ büyük götürüsü, bilimcil araştırmaları düzene sokacağım diye evrensel olmaktan alıkoymaktır. Né de olsa, bilimcil araştırmalar ülkeleriñ sınırlarınıñ ötesinde olup bağımsız bir tabanda yapılmak durumundadır. Kısacası üniversiteler, özerk olmalıdır, kendi bilim hedeflerini koyabilmeli ve ona göre özgürce hareket édebilmelidir. Bilimsel araştırma kaygısı güden bir ortamda da, siyasetiñ kabadayılık yapmasına engel olacak olanlar yiñe bilimadamları olacaktır. Yalñız, burada büyük bir çatışma var: bilim özerk olacak da, bilimciler özérk olmayacak ki!

Bu, YÖK kalıdırıldığı ânda oluşacak olan bir çatışkı olup başka bir şeyle düzeltilebilir: yargı. Evet, yargı bu işiñ içine dos doğru girmelidir. Üniversiteler, özérk olursa, içindeki bilimcileriñ yañlış işler yapmasını önleyecek, kısaca onları denetleyecek bir düzenek gerekir. O da bir yargı kurumuyla gerçekleşebilir: bağımsız bir yargı kurumu.

Öğrenci, öğretim üyesi, kadrolu çalışan, yönetici alımlarında, yönetmeliklerde, sınavlarda tüm yétki üniversiteniñ ve bölümleriñ olmalıdır. Bu da bilimde özérkliktir zaten. Hemen ilk itirazı duyar gibiyim: "Né yani, öğrencilerini üniversite kendi mi seçecek?". Hem evet, hem hayır! Bölümler, öğrencileri ölçecek ve değerlendirecek ancak bu ölçme ve değerlendirmeleriñ éşitlikçi bir yolla olup olmadığını dénetleyecek.

Kısacası, bağımsız bir yargı kurumu üniversiteleri, T.C. Anayasası'na, insan hak ve özgürlüklerine göre denetleyecek. Sınavlarda bir kayırma, öğrencilere ya da çalışanlara bir haksızlık yapamasın diye her şey denetime açık yapılacak. Onuñ dışında üniversiteler kendi istedikleri hedefleri oluşturup o hedefe yürüyebilecekler.

Bunuñ olabilmesi için yargı kurumunuñ bir tür mahkeme olması gerekmektedir. Şimdiki durumda vatandaşla ile devlet arasındaki davalara bakan Yargıtay, Anayasa ile uyuşmazlıklara bakan Anayasa Mahkemesi, devlet kurumları arasındaki davalara bakan Danıştay ve soñ olarak Askerî mahkemeler yüksek yargı olarak bulunuyor. Ayrıca ticarî davalara bakan ticarî mahkemeler, devlet kurumları arasındaki mâli denetimi yapan Sayıştay gibi birçok mahkeme bulunuyor. 

İşte bunlara ék olarak, Yüksek Öğretim Mahkemeleri kurulmasından yanayım. Bu mahkemeler, bir yüksek öğretim kurumuyla ilişikte olan kişiler arasında ve onlarla muhattap vatandaşlar arasında geçen davalara bakmalı, yüksek öğretim kurumlarını denetlemelidir. Yüksek öğretim kurumları ise, bu denetimiñ sınırları içerisinde özgür olmalıdır, nitekim bu sınırlar da başkasınıñ özgürlükleriniñ doğal sınırlarıdır.

Örneğin, böyle bir düzende ÖSYM diye bir merkez ortadan kalkmış olacağı için bölümlere giriş sınavları ve yérleştirmeler, doğrudan bölümler tarafından yapılacaktır. Dahası, sınavlar eleme yoluyla değil, başarı yoluyla ölçme ve değerlendirme içerisinde olacak, denetiminde ise öğrencileriñ ve üniversiteleriñ oluşturduğu ortam soñucunda gelişen yönetmelikler ve T.C. Anayasası rol oynayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder