1 Aralık 2014 Pazartesi

#SeçimBarajıKaldırılsın + #EvetHayırOylaması

Biliyorsuñuz, %10 barajı, 1982 Darbe Anayasası'yla, sözüm ona istikrâr olması ve terör örgütü uzantılarınıñ meclise güyâ girememesi bahânesiyle konulmuştu. Barajıñ istikrârla alakasınıñ olmadığı, 1977 seçimlerindeki giren parti sayısınıñ azlığından ve 2002 öncesi koalisyon hükümetiniñ durumundan añlaşılabilir. Ayrıca terör örgütü uzantısı olan parti baraja rağmen meclise girebilmektedir. 32 yıldır duran bir kamburdur bu uygulama.

Birden nasıl olduysa dün, Anayasa Mahkemesi Başkanı Hâşim Kılıç, 2-3 hafta içerisinde %10 séçim barajınıñ hak ihlâli olduğuyla ilgili kararı vérebileceklerini, vérilecek kararıñ 2015 séçimlerini de hemen étkileyeceğini bildirdi. [bkz: AYM'de baraj hamlesi - Hürriyet]

2015 séçimine bu kararıñ 67. madde 7. fıkraya rağmen nasıl uygulanacağı tartışmalarını [bkz: o tartışmalar] veya Anayasa Mahkemesi'niñ neden bugünü beklediği sorusunu bir yana bırakırsak; barajsız séçimiñ gerçekten demokrasi açısından çok yalıñ bir ileri adım olduğunu görmek bence çok önemli.

Bunu sırf muhâlefet partileri veya meclise giremeyen küçük partiler için söylemiyorum. Muhâfazakar séçmen için de bu bir fırsattır. Çünkü muhâfazakâr séçmen istikrar yaratacak bir alternatif olmadıkça bağrına taş basıp oylarını AKP'ye vérebilme çâresizliğine sâhip (muhâlefet partileri sağ olsun!!).

Bu arada, barajsız dénilmesine aldanmayıñ ve -bazıları için diyorum- korkmayıñ. Baraj kalksa da doğal bir "baraj" hâlen olduğu için sanıldığınıñ tersine kaotik/tehlikeli bir düzen değildir. Aşağıda ayrıntılarını véreceğim.

***

Öncelikle öngörülerimizi yapıp konuya yeñiden dönelim: AKP, CHP, MHP ve HDP/DBP'niñ oy oranları bayağı değişecek. Burası bélli. CHP'niñ iç muhalefeti nedeniyle oyunuñ düşeceğini öngörebiliriz kolaylıkla. Bence MHP'niñ güç belâ topladığı milliyetçi oylar dağılabilir, ancak AKP'ye kaptırdığı oylar géri gelmez sanırım. HDP/DBP'niñ Cumhurbaşkanlığı séçiminde aldığı oyları göreceğini sanmıyorum. Meclis dışındaki partilerden 3-4 tanesi kesin girecektir: HEPAR, İşçi Partisi, Saadet Partisi, HÜDAPAR, belki bir tane daha. Tarhan'ıñ kurduğu partiniñ %1 bile alacağını sanmam ancak belki Tarhan'ıñ kendisi meclise girer.

Tamam şimdi, bu öngörüleri bir kenara bırakalım çünkü önümüzdeki aylar içerisinde çok şeyler değişebilir, ne olacağı bélli olmaz. Ancak asıl tartışılacak şeylerden biri, barajsız séçimiñ biçimi ve usûlü olabilir. Benim idealim EVET-HAYIR oylamasıdır.

Bu arada, Türkiye târihinde barajsız séçim 1960-1977 dönemindeki séçimlerde yapılmıştı. Herkesiñ savunduğunuñ tersine, yalñızca 9 parti meclise girebilmişti, oysa "20-30 parti girecek, kaos ortamı olacak" déniyordu. Démek ki kazıñ ayağı öyle değilmiş. Bu séçimde de girecek parti sayısı iki eliñ parñaklarını geçmeyecektir eminim.

***

Barajsız séçimlerde de meclise giremeyen oylar oluyor. Çünkü aslında "baraj" olmaması, %0 baraj añlamına gelmez. Doğal baraj, aslında 1 milletvekili çıkartabilmektir.

Dikkat ediñ: 1 milletvekili çıkarmak, oy sayısına değil oy yoğunluğuna bağlıdır!

Bunu kabaca örneklendireyim. 40 milyon séçmen var, 85 séçim bölgesinde 550 vekil séçilecek. Kabaca her milletvekili 72000 séçmenden oy alıyor. Bu durumda 1 vekil çıkarmak için 72000 séçmen gérekir, ancak yétmez! Çünkü bu 72000 séçmeniñ tek bir séçim bölgesinde olması gérekir.

Kısaca bir parti, Türkiye'deki her séçim bölgesinden -atıyorum- tek tek 50 000'er oy toplasa bile, ve böylece toplamda 4 milyon oy (%10) alsa bile meclise giremeyebilir!!

Tabii böyle uç bir durum hiçbir partiniñ başına gelmeyecek, çünkü bu kadar eşit dağılımlı oy alañ parti olmaz. Ancak démek istediğim, bir parti %3 aldı diye barajsız séçimde meclise girecek démek değildir. O aldığı %3 oyu öyle bir almış olmalı ki, Türkiye geñelinde topak topak toplanmış olmalı, homojen olarak yayılmış değil.

Bu durumda barajsız séçimde kimleriñ getirisi kimleriñ götürüsü olur, görmek pék güç değil.

***

Benim séçim ile ilgili idealim, barajıñ kalkmasıyla sınırlı değil:

  1. Parti içi diktatörlük kaldırılmalı: parti il ve ilçe örgütleri kendi adaylarını kendi bélirlemelidir.
  2. Parti merkezi, büyük kentlerde Türkiye milletvekili adayı çıkarabilmelidir.
  3. Oy pusulasında partileriñ değil, adaylarıñ adı yazılmalıdır; adaya oy basılmalıdır.
  4. Oy pusulasına yalñızca EVET değil, ayrıca HAYIR damgası da basılabilmelidir.


Soñ maddeyi açayım.

Séçmen oy kabininde iki damga bulacak. Oy pusulasındaki eñ çok istediği adaya bir EVET, hiç istemediği adaya ise HAYIR basacak. İsterse yalñızca EVET veya isterse yalñızca HAYIR basabilir veya boş pusula atabilir. Böylece adaylarıñ "EVET eksi HAYIR" ile bélirlenen salt oyları hesaplanacak ve eñ az bir EVET alañ adaylar arasından eñ çok salt oy alan adaylar vekil séçilecek.

Bunlarıñ ayrı ayrı añlamları var. Eğer bir aday çok fazla HAYIR oyu alıyorsa séçilmesi zorlaşır, o yüzden daha uzlaşmacı adaylarıñ öne çıkması gérekecek. Ayrıca EVET oyu basmayıp yalñızca HAYIR oyu basmak, "bu adaylarıñ hiçbiri beni temsil étmiyor, ancak şu aday kesinlikle meclise girmemeli" añlamına geleceğinden séçmeniñ düşüncelerini daha çok yansıtır. Boş oy atmak ise "ben karışmıyorum, siz kendi arañızda añlaşın, baña giren çıkan yok" añlamına gelir. Yalñızca EVET oyu basmak ise "Benim adayım budur, diğerleri de düşmanım değildir" añlamını taşır.

Bunlar sağlandığı durumda, gerçekten séçimler çok daha uzlaşmacı ve demokratik olur. Uçuk ideolojiler meclise giremez ancak kimseyi rahatsız étmeyen kendi hâlindeki azınlık oyları da mecliste temsil édilir.

***

Şimdi, Anayasa Mahkemesi'niñ kararını bekleyeceğiz. Ardından TBMM, hak ihlâlini kaldıracak bir düzenleme getirmek durumunda kalacak.

Yukarıda söz éttiğim uzlaşmacı düzeni getireceklerini sanmam tabii, ancak eñ azından bir soñraki yasama dönemlerinde bu tür düşünceleriñ yasalaşması için daha az engel kalmış olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder